Selefilik Bir Mezhep midir? Katı Bir Kimlikten Çok Tartışmalı Bir Yöntem
İddiam net: Selefilik bir “mezhep”ten çok, metot iddiasıdır—ama sonuçları mezhepsel kimlik kadar katı olabilir. Bu yazı, tartışma davetidir. Duygularınızı ve argümanlarınızı getiriniz; çünkü mesele, sadece isimlendirme değil, İslam düşüncesinin bugün nasıl yapılacağıdır.
Selefilik Neyi İddia Eder? “Saf Kaynaklara Dönüş”ün Çekimi
Selefilik, kendini çoğu zaman Kur’an ve sahih sünnete doğrudan dönüş çağrısı olarak sunar. Mezhepler üstü bir sadelik, “araya aracılar girmesin” duygusu, “bid’at” korkusunu gideren bir disiplin… Cazibesi buradadır: Ara formüllere değil, kaynağa bağlılık.
Peki sorun nerede başlar? Metin ile hayat arasındaki köprü nasıl kurulur? Dil, bağlam, tarih, fıkıh usulü, toplum gerçekliği… Metinleri yaşayan hayata kim, nasıl tercüme edecek?
Mezhep mi, Yöntem mi? Sınıflandırmanın Sisli Alanı
Klasik anlamda “mezhep”, özellikle fıkıh usulü ve hüküm çıkarma yöntemleriyle kurumsallaşmış okulları (Hanefi, Şafii, Maliki, Hanbeli) çağrıştırır. Selefilik ise çoğu yerde akide/itikad düzleminde Ehl-i hadis/Selefî çizginin modern devamı olarak anlatılır; fıkıhta ise pratikte çoğu Selefî, Hanbeli mirastan beslenir.
Yani mezhep = kurumsal okul; Selefilik = kaynaklara literal bağlılığa dayalı yönelim gibi görünebilir. Fakat iş toplumsal alana taşındığında, Selefilik ayrı bir kimlik gibi yaşanır: ayrı cemaatler, ayrı dil, ayrı içerik akışları… Sonuç: “Mezhep değiliz” denirken fiiliyatta güçlü bir “cemaat mezhebi” etkisi. Bu çelişki, tartışmanın kalbinde.
Zayıf Halkalar: Selefiliğin Kendi İçindeki Gerilimler
1) Metnin çıplak anlamı mı, usulün inşası mı?
“Metin ne diyorsa odur” yaklaşımı, pratikte içtihat ve küllî kaideler olmadan yürümüyor. Modern dünyanın sorunlarına literal okuma yetmiyor; bağlam, maksat (makasıd), maslahatı içeren bir usul şart. Selefi söylem, çoğu kez usulün inşası yerine usulsüz özgüvene yaslanabiliyor.
2) “Bid’at” ölçeğinin elastikiyeti
Yenilik adı altında her farklı pratik “bid’at” diye dışarı atıldığında, toplumsal doku yıpranıyor. Dinin sabitleriyle kültürün değişkenlerini ayırmak ince işçilik ister. “Her farklılık bid’at” demek, tarihsel zenginliği tek renge indirgeme riskini büyütür.
3) Tekfir eşiğinin kayganlaşması
Her Selefî böyle değil; fakat sınır çizgileri keskinleştikçe “öteki”yi kolayca dışlama eğilimi doğabilir. Bu, ümmet içi güveni kemirir. “Hata eden kardeş mi, yoksa dışlanacak sapma mı?” sorusuna verilen sert yanıtlar, ilim geleneğinin merhamet dilini törpüler.
4) Kurumsallık ve otorite krizi
“Aracısız din” idealinin yan etkisi, otorite boşluğudur. Her mikro-grup “en saf biziz” diyebilir. Sonuç: parçalanmış söylemler, farklı fetva çevreleri, seçmeci alıntılar… Mezhep değiliz demek kolaydır; ama sürdürülebilir ilmi kurum üretmek zordur.
Güçlü Yanlar: Ahlakî Sıkılık ve Metne Sadakat
Hakkı teslim edelim: Selefi çizgi, metin merkezlilik, tevhid vurgusu, hurafeye direnç ve ahlaki disiplin gibi alanlarda güçlü bir hijyen duygusu üretir. Dini popülizme, gösterişe, hurafeye karşı sert duruş, safiyet ideali yaratır. Sorun, bu idealin usul eksikliğiyle katılaşmasıdır.
Provokatif Sorular: Tartışmanın Fitilini Yakalım
Eğer Selefilik mezhep değilse, neden mezhep kadar güçlü bir aidiyet doğuruyor?
“Salt metin” vurgusu, usul inşası olmadan modern sorunları çözebilir mi?
Bid’atla mücadele adına kültürel çeşitliliği törpülemek, uzun vadede dindarlığın canlılığını zayıflatmıyor mu?
Selefî kimlik, ilmî müesseseler ve şûrâ kültürü inşa etmeden sürdürülebilir olabilir mi?
Toplumsal Yansımalar: Sade Dindarlık mı, Dar Koridor mu?
Selefilik, sadeleşme çağrısını topluma taşırken iki ihtimal doğurur:
1. Arındırıcı Etki: Hurafelerle mücadele, ibadetin özüne dönüş, ahlâkî netlik.
2. Dar Koridor: Hayatın çoğulluğunu kaldıramayan, estetik–kültür–geleneği tek hamlede kenara iten bir daralma.
Hangi yolda ilerleyeceği, eleştiriye açıklık, usul ilmi, makasıd ve hikmet terazisini kurup kurmamasına bağlı.
Son Çerçeve: Mezhep Değilse Bile “Mezhepleşen” Bir Yönelim
Cevabı keskinleştirelim: Selefilik, klasik anlamda bir mezhep değildir; fakat modern bağlamda “mezhepleşen bir yöntem”e dönüşebilir. Metne sadakatin kıymeti, usulün derinliği ve merhametli ilim geleneği ile buluştuğunda artar; aksi hâlde, kimlikçiliğe kayar.
Harekete Çağrı: Cesur, Adil ve Derin Bir Tartışma
Davetim şudur: Metin sadakati + usul derinliği + kültür okuryazarlığı üçlemini birlikte konuşalım. Selefiliği ne toz kondurulmaz bir ideal, ne de toptan reddedilecek bir öcü yapalım. Mesele, hikmetle dengeyi kurmak.
Yorumlara Açık Sorular
Sizce Selefiliğin en güçlü ve en zayıf halkası nedir?
“Bid’at” ile kültürel çeşitlilik arasındaki çizgiyi nereden çekmeliyiz?
Mezhep geleneği ile “mezhepsizleşme” arasındaki gerilimi nasıl yönetebiliriz?
Söz sizde. Cesur ama adil olalım; çünkü din düşüncesi, sükûnetle tartışmayı hak eder.